Adcılık, çoğu zaman insanlar arasındaki dengesiz ilişkilerin ve eşitsiz yönetimin sonucu olarak ortaya çıkan bir olgudur. Adcılık, herhangi bir toplulukta ya da gruplarda küçük bir kesimin büyük bir kesimi köle olarak tutması anlamına gelir. Adcılık, tarih boyunca çeşitli toplulukların köle olarak kullandığı insanların özgürlüklerini kısıtlayan ve onları köle olarak tutan bir sistem olarak tanımlanmaktadır. Adcılık, insanları özgürlüklerinden mahrum bırakarak onları çeşitli kölelik biçimlerine tabi tutmak için kullanılan bir sistemdir.
Adcılığın tarihteki en önemli örneklerinden biri, Mısır'da ve Babil'de kölelik ile ilgilidir. Mısır'da ve Babil'de, insanların özgürlüklerini kısıtlayan ve onları köle olarak tutan sistemler vardı. Bu sistemler, kölelik olarak kullanılan insanların çalışma koşullarını olumsuz yönde etkiledi. Ayrıca, kölelerin özgürlükleri, onlara hak verilmeyen ya da onlara hak verilen hakların sınırlandırılmasına neden oluyordu.
Günümüzde, adcılık, insanların eşitlik ve özgürlüklerine saygı gösterilmeyen toplumlarda hala mevcuttur. Günümüzde, adcılık, çoğu zaman kölelik, çocuk istismarı, kadın istismarı, çocuk işçiliği, aşırı çalışma ve sömürü gibi insan hakları ihlalleriyle birlikte ortaya çıkabilmektedir. Adcılık, insanların özgürlüklerini, haklarını ve insan haklarını ihlal eden bir sistem olarak kabul edilmektedir.
Adcılık, geleneksel olarak bazı filozofların gündeminde bulunmuştur. Örneğin, Plato, adcılığın insanların özgürlüğünü kısıtladığını ve insan haklarının ihlal edildiğini söyledi. Ayrıca, Kant, adcılığın anayasal hakları ve hukukun üstünlüğünü ortadan kaldırdığını söyledi. Son olarak, Marx, adcılığın emeğin sömürüsünün bir aracı olarak kullanıldığını ve bu sömürünün ekonomik ve sosyal durumu belirlediğini söyledi.