Ağıtçılık, kültürel mirasımızın önemli bir parçası olan ve geleneksel olarak özellikle kadınlar tarafından yerine getirilen bir sanat formudur. Ağıtçılık, üzüntünün ve kaybın içsel olarak ifade edilmesi için kullanılan bir tür ezgi türüdür. Bununla birlikte, ağıtların çoğu, olayların ezgisel olarak anlatılmasının yanı sıra, özellikle siyasi olaylarda, toplumun anımsadığı ve özlem duyduğu kişileri ve olayları yansıtır.
Ağıtlar, çoğunlukla yürekten gelen, sözcükler aracılığıyla anlatılan özgün hikayeler olarak tanımlanabilir. Duygusal çerçevede, sözcüklerin kullanımı ve sözcüklerin sözcükler arasındaki ilişkiler, ağıtçılıkta büyük önem taşır. Ağıtçılar, çoğu zaman kendi duygularını ve düşüncelerini ağıtlarının aracılığıyla ifade ederler. Ağıtçılık geleneği, çoğu toplumda çok sayıda ağıtçılık türünün ve çeşitli ağıtçılık üslubunun gelişmesine yol açmıştır.
Ağıtçılık, toplum tarafından özgürce kullanılan ve çoğu zaman çok uzun süren bir süreçtir. Ağıtçılar, kaybettiğimiz kişilere, üzüntümüzü veya kaybımızı anlatmak için ağıtlarının melodileri ve sözleri aracılığıyla anımsatırlar. Ağıtçılar, ağıtlarının sözlerine ve melodilerine özgün bir yorum getirirler. Ağıtları, çoğu zaman ortak bir melodi üzerine küçük değişikliklerle söylerler veya kendi yaratıcılıklarını kullanarak yepyeni melodiler yaratırlar.
Ağıtçılık, kültürler arası iletişimin önemli bir parçasıdır. Ağıtçılar, ağıtlarının sözlerini ve melodilerini diğer toplumlarla paylaşarak, toplumun kültürel mirasını korur ve yeni ağıtlar oluşturur. Ağıtçılar, ağıtları aracılığıyla toplumlar arasında kişisel bağların oluşmasına ve toplumun geleneksel değerlerinin korunmasına yardımcı olurlar.