Aristokrasi, antik Yunan’da insanların sınıflandırıldığı ve özel hakların ödenmediği bir sosyal sınıf olarak tanımlanmıştır. Aristokrasinin temel özelliği, o zamanların yönetim sisteminde soylu sınıfın üstünlüğüdür. Aristokrasi, sınıf sisteminin üstünde olmak için, çoğu zaman, ekonomik ve siyasi statüye sahip olmak veya geleneksel aileden gelmek gibi özel bir statüye sahip olmak gerekiyordu. Aristokrasi, aynı zamanda, şövalyeler, aristokratlar, dükler ve prenslerin oluşturduğu sınıfın bir parçası olarak da tanımlanıyor. Aristokrasi, çoğunlukla, özellikle de, yönetim sisteminin zirvesindeki konumu ve çoğu zaman özel hakları nedeniyle çevre tarafından destekleniyordu.
Platon, aristokrasiyi, herhangi bir diktatörün keyfiliği ya da özel güçlerin baskısından bağımsız olarak, özgür iradeyle hareket eden ve ahlaki ilkeler ve kurallar üzerinde temellenen bir sosyal sınıf olarak tanımladı. Buna göre, özgür irade, ahlaki ilkeler ve kurallara uyumlu olarak, aristokrasi, ülke çıkarlarını gözeten ve ülke refahını en üst düzeyde tutan bir sosyal sınıf olarak kabul edilmelidir.
Buna göre, Platon’a göre, aristokrasinin temel özellikleri, siyasi ve ekonomik güç olmaktan çok, ülkenin ve halkın çıkarlarını korumanın, ahlaki ilke ve kurallara uymanın ve özgür iradenin önemine vurgu yapmaktır. Aristokrasinin, ülke refahını en üst düzeyde tutmak için, adil bir biçimde hareket etmesi gerekmektedir. Ancak, Platon, aynı zamanda, aristokrasinin, halkın haklarının ve özgürlüklerinin önemli ölçüde kısıtlanmasının da önemli olduğunu vurgulamıştır. İlke olarak, Platon’a göre aristokrasinin, halkın çıkarlarının korunması için hareket etmesi gerekir.