Cehalet, bilgi ve deneyim eksikliğinden kaynaklanan kültürel, sosyal ve insani deneyimleri kapsayan bir kavramdır. Cehalet, insanlarda özgüven eksikliği, inançların daraltılması ve sosyal etkileşimlerinin sınırlanması gibi etkilere neden olabilir. Tarihsel olarak, cehaletin özü, insanların kendilerini ve çevrelerini anlamaya çalışırken, bir araya geldikleri çevreden, bireysel özelliklerinden ve kişisel tutumlarından dolayı ortaya çıkan eksikliklerden oluşmaktadır.
Cehalet, sosyal ve kültürel etkileşimlerin kısıtlanması ve bireylerin kendilerini anlamaya çalışmaları arasındaki ilişkiyi öne çıkartır. Bu anlamda, cehaletin iki temel noktası vardır: birincisi, insanların çevrelerini anlamaya çalışırken, bunu yaparken kullandıkları sosyal ve kültürel araçlardan kaynaklanan eksikliklerdir; ikincisi ise, kişisel tutumlarından kaynaklanan eksikliklerdir. Cehalet, kişilerin bilinçaltındaki önyargılar, bilgiler ve inançların, diğer insanların bilinçaltındaki önyargılar, bilgiler ve inançlarıyla uyumlu olmamasından kaynaklanan çatışmadır. Cehalet, insanların, diğer insanlara karşı kendilerini üstün ya da daha mükemmel görmelerine de neden olur.
Cehalet, çoğunlukla toplumsal, kültürel, ekonomik veya politik çevreden kaynaklanır. Bu nedenle, cehaleti ortadan kaldırmak için, toplumun, kültürün, ekonominin ve politikanın daha çok insanlar tarafından anlaşılması ve kabul edilmesi gerekmektedir. Bunun için, toplumsal, kültürel, ekonomik ve politik çevrelerin çoğulculuğunu kabullenmek, çoğulculuk içinde barış ve anlayışı sağlamak, kültürler arası bir diyalog ortamı oluşturmak, ekonomik ve politik çevrelerin insanların kendilerini anlamaya çalışmalarına destek olması ve insanların özgürlüklerinin korunması gerekmektedir.