Dünyadaki ilk ülkenin adı nedir?
Dünya tarihinin en eski ülkesi, MÖ 3000 yıllarına dayanan çok eski bir kuruluş olan Sumer ülkesi olarak bilinmektedir. Sumer, dünyanın ilk yazılı kayıtlarına sahip olan Mezopotamya'nın güneybatısında, Çin seddinin güneyinde, Fırat ve Dicle nehirleri arasında bulunan eski bir halkın krallığıdır. Sumer, özellikle matematik, astronomi, inşaat, tarım ve sanat alanlarında gelişmişti.
Sumer, MÖ 2800 ile MÖ 539 yılları arasında, Akad, Babil, Asur, Hitit ve Pers krallıklarının arasında devam etti. Sumer krallığının ünlü şehri Ur, MÖ 1750 ile MÖ 539 yılları arasında Mısır'ın doğusunda en güçlü krallık olarak hüküm sürdü. Sumer, günümüzde Kuzey Irak ve Kuzey Suriye'de bulunan ikinci büyük antik uygarlık olarak bilinmektedir.
Sumer ülkesinin özellikleri nelerdir?
Sumer ülkesi, MÖ 3000 yıllarından itibaren Mezopotamya'da hüküm sürmeye başlamıştı. Sumerliler, matematik, astronomi, inşaat, tarım ve sanat alanlarında gelişmişti. Sumer, günümüzde Kuzey Irak ve Kuzey Suriye'de bulunan ikinci büyük antik uygarlıktı.
Sumerliler, özellikle matematik alanında çok ilerlemişlerdi. Onlar, dairesel hesaplamaları ve dairesel gösterimleri içeren ilk matematik sistemini geliştirmişlerdi. Sumerlilerin matematik sistemi, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda kullanılıyordu.
Sumerliler aynı zamanda çok sayıda farklı uygulamalı astronomik araştırmalar yapmışlardı. Onların astronomik tespitleri, mevsimlerin takibinin ve güneşin takip edilmesinin önemli bir parçasıydı.
Sumerlilerin kültürü ve inançları nelerdi?
Sumer kültürü, inançları ve gelenekleri, antik Mısır veya Yunan uygarlıklarınınkine benzerdi. Sumerliler, inançlarını özgürce ifade edebildiler ve çok sayıda tanrıya tapıyorlardı. En önemli tanrılar arasında Anu, Enlil ve Enki sayılırdı.
Sumerliler aynı zamanda çok sayıda mitolojik kahraman ve kötü karakterlerin içinde yaşıyorlardı. Sumer kültüründe aynı zamanda müzik, dans ve sanat eserleri de önemliydi.
Sumerlilerin inançları, ölümden sonraki hayat yolculuğunu ve ruhlarının ölümden sonraki başka bir dünyada yaşadıklarını kapsıyordu. Onlar, ölümden sonraki hayatın sürekli olduğuna ve ölümden sonraki hayatın kendilerini beklediğini inanıyorlardı.