Lacivert klasikler, oyunlarda, edebiyatta, müzikte ve daha birçok alanda özdeşleşmiş olan kalıcı ve önemli çalışmalar olarak tanımlanabilir. Bu klasikler, zamanla gelişen birikim, estetik, bilgi ve deneyim üzerine kurulmuş ve çağının insanları tarafından özümsenmiş, evrensel öğelerdir.
Bir oyun klasik örneği olarak, atasözümüz “Oyunu bilen, kazanır” özünde yaşatılır. Bu oyun, türünün en eski ve en özgün örneklerinden biri olan tavla, çok eski çağlardan beri çok sevilen bir oyun olmuştur. Tavla, hem çocuklar hem de yetişkinler arasında oynanmış ve türünün klasik örneği olmuştur.
Edebiyatta ise, özellikle Türk edebiyatında, Edebiyatımızın özdeşleşmiş klasikleri arasında, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın “Bekçi”si, Yaşar Kemal’in “İnce Memed”i ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Huzur”u yer alır. Bu üç eser, Türk edebiyatının klasikleri olarak tanımlanabilir çünkü, çağlar boyunca okurlar tarafından kalıcı ve önemli bir biçimde özümsenmiştir.
Müzikte ise, en özgün ve kalıcı örnekler arasında Türk Müziği’nde, özellikle Tanburi Cemil Bey’in “Uşşak Saz Semaisi”, “Türkünün Sonu” ve “Dörtlükler”i; Klasik Batı Müziği’nde ise Mozart’ın “İmparator Konçertosu” ve Beethoven’ın “Viyolonsel Konçertosu” yer alabilir. Bu klasikler, zaman ve çağlarını aşan evrensel çalışmalar olarak özümsenmiş ve kalıcı eserler olarak kabul edilmişlerdir.
Kısaca, lacivert klasikler, her alanda kalıcı ve önemli çalışmalar olarak tanımlanabilir. Bunlar, zamanla gelişen birikim, estetik, bilgi ve deneyim üzerine kurulmuş, çağının insanları tarafından özümsenmiş ve evrensel öğeler olarak kabul edilmiştir.