Skolastik düşünce, Ortaçağ İslam ve Hıristiyan dünyasında özellikle Avrupa’da kullanılan bir akademik yaklaşım olarak tanımlanabilir. Bu yaklaşım, Aristoteles veya onun takipçilerinin akademik çalışmalarının bir çeşididir. Bu gelenekte, konular genellikle tek bir kaynaktan (örneğin, Aristoteles’in metafiziklerinden) çıkartılan ve onunla desteklenen teolojik, felsefi ve ahlaki prensipler üzerinden tartışılıyordu.
Modern düşünce ise, skolastik düşünceye karşıt olarak tanımlanabilir. Bu yaklaşım, özellikle 17. ve 18. yüzyıllarda, skolastik düşünceyi yerini almaya başladı. Modern düşünce, bilimsel ve teknolojik gelişmeyi destekleyen bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, deneysel ve gözlemsel yöntemleri öne çıkarmaktadır. Modern düşünce, skolastik düşünceye karşıt olarak, bilimsel verileri öne çıkararak, daha derin anlamlar bulmak için kullanılan bir yaklaşımdır.
Eğitimci bakış açısından, skolastik ve modern düşünce arasındaki farklar, eğitim yönetiminin veya eğitimci olarak eğitim dünyasındaki konumlarının nasıl etkilediğine ilişkin önemli bir sorudur. Skolastik düşünce, öğretmenlerin öğretim metotlarının ve öğrencilerin öğrenme yaklaşımlarının daha öngörülebilir olmasını sağlıyordu. Öğretmenler, öğrencilerin daha çok dikkatini ve titizliğini gerektiren tek kaynaktan çıkartılan ve onunla desteklenen prensipleri öğrenmesini istiyorlardı. Modern düşünce ise, öğretmenleri, öğrencilerin kendi deneyimlerinden, gözlemlerinden ve bilimsel verilerden çıkararak daha derin ve kapsamlı anlamlar elde etmesini sağlamak için öğrenme yaklaşımlarını değiştirmelerine teşvik ediyordu.
Sonuç olarak, skolastik ve modern düşünce arasındaki temel farklar, eğitim yönetiminin ve eğitimcilerin eğitim dünyasındaki konumlarını etkileyen önemli bir konudur. Skolastik düşünce, öğretmenleri ve öğrencileri, tek bir kaynaktan çıkartılan prensipleri öğrenmeye teşvik ederken, modern düşünce, öğrencilerin deneyimlerinden, gözlemlerinden ve bilimsel verilerden çıkararak daha derin anlamlar elde etmesini teşvik ediyor.