Aşırı duyarlık, kendinden beklenen düzeyin çok üstünde bir tepki verme durumudur. Bu durum, kişinin çevresindeki söz, ses, renk, doku, koku vb. herhangi bir estetik etkiden daha fazla etkilenebilmesi olarak tanımlanabilir. Aşırıya kaçan duyarlılık, kişinin olumsuz düşünceleri, depresyonu, uyku bozuklukları, dışlanma hissi, stres, anksiyete gibi psikolojik sorunlara neden olabilir.
Aşırı duyarlık, her yaştan bireye görülebilir. Çocukluk döneminde aşırı duyarlılık daha çok gözlenir. Çocuklar, çevresel etkilere daha hassas olabilirler ve bu da onları çevresel değişimi algılamasında çok daha hassas hale getirir. Ayrıca, çocukların duygu ve düşüncelerini tam olarak ifade edebilecekleri bir ortamın olmaması ve onların yalnız kalmak istememesi de bu duyarlılıklarının artmasına neden olabilir.
Bazı kişiler, aşırı duyarlılığın nedenlerini doğumdan beri almış olabilirler. Ancak, aşırı duyarlık, çocukluk çağında veya ergenlik döneminde de gelişebilir. Bu durum, çocuğun yaşamında yaşanan stress, hastalık, aile içi çatışma, ölüm, boşanma, yeni bir ev, okul değişikliği gibi etkenlere bağlı olarak gelişebilir.
Kişinin aşırı duyarlığını anlayabilmesi için, yaşadığı duyguların nedenlerini belirlemek önemlidir. Duyarlılık nedeniyle yaşanan sıkıntıların üstesinden gelmek için, öncelikle kişinin kendisine güvenmesi önemlidir. Kişinin kendisini sevmesi ve kendisine olan inancının güçlenmesi, duyarlılıkla başa çıkma konusunda önemli bir adımdır. Ayrıca, kişinin çevresindeki insanlarla etkileşim içinde olması, sosyal ortamlarda olması, kendisine uygun hobiler edinmesi ve duygularını ifade etmeyi öğrenmesi de önemlidir.
Aşırıya kaçan duyarlılık, kişinin hayatında olumsuz etkilere neden olabilir. Ancak, kişi tarafından sağlıklı bir şekilde yönetilmesi durumunda, kişinin hayatında olumlu sonuçlar da doğurabilir. Kişinin duyarlılıklarını yönetme konusunda kendisine güvenmesi ve çevresindeki insanlardan destek alması önemlidir.